BİLİRKİŞİ RAPORUNA KARŞI BEDEL ARTIRIM TALEBİNDE BULUNULMASI HALİNDE, MAHKEMECE BU TALEBİN DİKKATE ALINMASI GEREKİR. MANEVİ TAZMİNAT ZARAR GÖRENİN ACI ELEM VE ÜZÜNTÜSÜNÜ GİDEREBİLECEK MİKTARDA OLMALIDIR

17. Hukuk Dairesi         2016/19844 E.  ,  2019/8286 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

ÖZET : Maddi tazminat yönünden, davacı tarafından bilirkişi raporuna karşı bedel artırım talebinde bulunulmuş ve harcı yatırılmıştır. Mahkemece, bu talebin dikkate alınmaması bozmayı gerektirmiştir. Manevi tazminat yönünden, takdir edilen miktarın az olduğu ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere karar bozulmuştur.

Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili; müvekkilinin 10/12/2011 günü Oltu ilçesine bağlı … Köyü önünde sürücü … yönetimindeki aracın içerisinde bulunduğu sırada meydana gelen kaza neticesinde yaralandığını ve bedensel zarara uğradığını, sürücü …’ın ise kaza neticesinde öldüğünü, davacının kaza neticesinde geçirdiği operasyonlar sonucu dalağını kaybettiğini ve ayağında meydana gelen kırık nedeniyle bacağına platin takıldığını, bu nedenlerle meydana gelen trafik kazasında davacının uğradığı bedensel zarar nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 500,00 TL maddi tazminatın, 6100 sayılı Yasanın 107. maddesine göre maddi zararın tamamı tespit edildikten sonra ise tespit edilen zararın tamamına göre belirlenecek maddi tazminatın tamamının 6100 sayılı Yasanın 107. maddesi uyarınca işleten … Oto Kiralama Ltd. Şti. ve sürücü …’ın mirasçıları olan diğer davalılar yönünden olay tarihinden itibaren davalı … şirketi yönünden temerrüt tarihinden itibaren faizi ile
birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline, 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen işleten … Oto Kiralama Ltd. Şti. ve sürücü …’ın mirasçılarından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar ve dahili davalılar vekilleri; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacı …’ın maddi tazminat talebinin kabulü ile taleple bağlı kalınarak, davacı için 40.500,00 TL maddi tazminatın davalı … Anonim Türk Sigorta Şirketi için dava tarihi olan 12/11/2012 tarihinden yasal faizi ile birlikte ve teminat limiti ile sınırlı olmak üzere, diğer davalı … Kiralama Ltd. Şirketi yönünden olay tarihi olan 10/12/2011 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, davacı …’ın manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 4.000,00 TL manevi tazminatın 10/12/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Kiralama Ltd. Şirketinden alınarak davacıya verilmesine, davacının 20/04/2015 havale tarihli feragat dilekçesi dikkate alınarak davalılar …,…, …, …, … ve … yönünden maddi – manevi tazminat bakımından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava trafik kazasından kaynaklanan iş göremezlik zararı ile manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. Maddesinde ”(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkânsız olduğu hallerde olanaklı olduğu anlaşılmaktadır.
Belirsiz alacak davasında davacı, alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK’nın 107.maddesine dayalı olarak bir kez alacağını artırabilir. Ayrıca davasını HMK’nın 176. ve devamı maddelerine göre bir kezde ıslah edebilir.
Somut olayda, dava tarihi 12.11.2012 olup, dava tarihinde yürürlükte olan HMK’ya göre belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda zarar toplamı 68.815,51 TL olarak belirlenmiştir. Davacı vekili, 05.12.2013 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile alacağını fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 40.500,00 TL olarak ıslah etmiştir.Daha sonra ıslah edilmeyen 28.815,51 TL için tamamlama harcını 06.03.2015 tarihinde yatırmıştır. Belirsiz alacak davası olarak açılan davada harcını yatırarak bedel artırma talebinde bulunulabilir. Ayrıca bundan bağımsız olarak HMK’nun 176. maddesi gereği ıslah yapmak hakkı da mevcuttur. Mahkemece davacının ıslah dilekçesi ve bedel artırım talebi esas alınarak bir karar vermek gerekirken sadece ıslah dilekçesindeki talep gibi karar verilmesi ve bedel artırım talebinin dikkate alınmaması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2-Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 19/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.